Mutlak şeffaflık ve hesap verebilirlik için blockchain tabanlı “doğrulanabilir devlet” olma zamanı

Mutlak şeffaflık ve hesap verebilirlik için blockchain tabanlı “doğrulanabilir devlet” olma zamanı
BURAK ARIKAN

Devleti denetleyenleri kim denetleyecek? Locke ve Montesquieu’den beri cevap “kuvvetler ayrılığı” olmuştur. Ancak bugün, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu devletler dahi bundan yoksun. Mutlak şeffaflık ve hesap verebilirlik için blockchain tabanlı “doğrulanabilir devlet” olma zamanı geldi.

“Doğrulanabilir devlet” siyasi iradenin hukukun uygulanmasındaki ve yasa yapım sürecindeki etkisini ve hesap verebilirlik sorununu nasıl kökten çözebilir?

Yazmakta olduğum bir makalenin önizlemesi adına siyasal felsefenin temel fikirleriyle başlayarak günümüze geleceğim.

Toplumda, bireylerin özgürlük ve eşitlik dengesini sağlamak için (Plato, Aristo) çoğunluğun iradesi ve siyasi bilgeliğin kontrolü altında bir devlet (Machiavelli, Hobbes, Rousseau), kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ile sağlanabilir (Locke, Montesquieu, Jefferson).

Yasamayı oluşturan meclisler, kısa aralıklı seçimlerle çoğunluğun iradesine yakın tutulduğunda çoğunluğun tiranlığı etkisini gösterir. Bu tiranlık sadece kurumsal engelleme ile değil, toplum içindeki sosyal dışlanmayla da kendini gösterir (Tocqueville).

Bu modern devlet düzeni fikirleri henüz ortaya atılmadan önce, 17. yüzyıldan itibaren deniz aşırı sömürgeciliğin yükselişiyle birlikte hükümdarlar, tüccarların seferlerine askeri koruma sağlamak karşılığında ortak olmuşlardır.

Devletlerin, askeri gücünü sürdürmek ve savaşlarını fonlamak için borçlanma yoluna gitmeleri, sermaye sahipleri ile olan ortaklıklarını derinleştirmiş ve piyasalarla iç içe geçmelerine neden olmuştur.

Üretim araçlarına sahip sermaye sınıfı ile üretimi gerçekleştiren işçi sınıfı arasındaki mücadele, ekonomik ilişkileri belirlerken siyasi elitlerle sermaye arasındaki ortaklık, devletin sürekli olarak onların etkisi altında kalmasına neden olur (Marx, Lenin).

19. yüzyıldan itibaren modern devlet, tüm aygıtlarıyla toplumun her alanına nüfuz etmeye başlar (Althusser).

1900’lerin başında erken endüstrileşen ülkelerde gayrisafi milli hasıladaki (GSMH) kamu harcamasının payı düşüktü (örn.: ABD’de %2) ve hükümetlerin düzeni korumak ve mülkiyet haklarını uygulamak gibi temel işlevlerini yerine getirmesi için yeterliydi.

1. ve 2. Dünya Savaşı sırasında savunma maliyetlerinden dolayı kamu harcamalarında dalgalanma yaşandı. 1945’ten 1980’e kadar olan dönemde, daha sistemli toplanan vergi gelirleri ve artan sosyal güvenlik giderleri kamu harcamalarını hızla artırdı.

Hızla artan nüfus ve karmaşıklaşan toplum karşısında, genişleyen devlete sınırlama getirilip planlamanın serbest piyasaya bırakılması gerektiği fikri yükseldi (Hayek).

Aslında serbest olduğu düşünülen piyasayı belirli garantiler sağlayarak var eden devletin kendisidir. Pazar süreçleriyle sosyal talepleri karşılayacak olan devlet arasında, planlamaya hangi tarafın hakim olacağı konusunda ise diyalektik bir ilişki vardır (Polanyi).

1980’den itibaren, özellikle Asya ülkeleri ve Çin’in ekonomik dönüşümü ile birlikte ve ABD ile İngiltere’nin öncülüğündeki neoliberalizm, ekoloji ve insan doğasının pahasına her tür değeri finansallaştırarak serbest piyasayı güçlendirdi ve devleti sınırlamaya başladı (Harvey).

2000’li yıllara gelindiğinde pek çok ülkede GSMH’deki kamu harcama oranı %40-%60 aralığına geldi. Bu dönemde GSMH önemli ölçüde arttığı için bu oranlardan ziyade mutlak artış çok daha büyüktür. Sonuç olarak pek çok ülkede devletin ekonomideki gücü devasa boyutlara ulaştı.

Güçlü devletin içindeki sermaye-iktidar ortaklıkları, bir yandan yasamayı etkileyerek kendi çıkarları için hukuki imtiyazlar oluştururken diğer yandan da medyanın kontrolü ile rıza üretimi ve kamuoyu inşasına hakim olup kültürel egemenlik sağlarlar (Gramsci, Harvey, Chomsky).

Sermaye-iktidar ortakları, internet sonrası dünyada bilginin serbest akışından doğan toplumsal etkileri denetim altında tutabilmek adına teknoloji firmaları ile gözetimi derinleştirme ve istihbarat/emniyet örgütlerini aşırı güçlendirme yoluna gitmiştir (Snowden).

Sosyal medyada kapalı algoritmalarla düzenlenen haber akışlarının yol açtığı yankı odaları, sahte habercilik ve troll mekanizmaları sayesinde rıza üretimi ve kamuoyu kontrolü sistematik hale getirilmiştir.

Sermaye-iktidar ortaklıkları bu denli iç içeyken devletin devasa gücünü denetleyenleri kim denetleyecek sorusuna “kuvvetler ayrılığı” yanıtı yeterli mi? Mafya ve oligarşi tarafından esir alınmış devletlerin yanı sıra hukukun üstün olduğu devletler de bu durumdan muaf değil.

Dolayısıyla yeni bir çözüme ihtiyaç var. Mutlak şeffaflık ve hesap verebilirliği sağlamak amacıyla doğrulanabilir kayıtların müşterek kaydını tutmayı sağlayan blokzincir tabanlı bir “doğrulanabilir devlet” modeline geçişin zamanı geldi.

Sadece yasama, yargı ve yürütme arasında değil, devletin her kademesinde tüm kuvvetler arasında güçler ayrılığı sağlanabilirse yöneticiler tamamen hesap verebilir hale getirilebilir. Devlet işleyişinde blokzincir kullanımı bunu sağlayabilir.

Devlet kurumlarında blokzincir kullanımı, resmî işlem kayıtlarının a) değiştirilemez, b) herkes tarafından izinsiz erişilebilir, c) doğrulanabilir, yani her işlemin önceki kayıtlara dayanarak gerçekleştirilmek zorunda olduğu, kendiliğinden yaptırımı olan bir sistem sağlar.

Tüm bürokratik işlemler birer akıllı sözleşme olarak kodlanır ve blokzincir ağında otomatik olarak çalıştırılır. Gelirler, harcamalar, girdiler ve çıktılar akıllı sözleşmelerle yönetilir. Bürokrasi, yasaların ve mevzuatların kendiliğinden uygulandığı açık protokollere dönüşür.

Örneğin bir kamu ihalesinin farklı aşamaları, zincirleme bağlı akıllı sözleşmelerle işler. Herkese açık kodda yazana göre -katılım şartları, kazanma yöntemi, bunların yaptırımları, kurum cüzdanı, ödeme miktarı gibi- bir memurun müdahalesi olmaksızın otomatik olarak yapılır.

Vergi gelirlerinin kimlerden ne oranda toplandığı ve nereye kullanıldığı gibi veriler herkese açıkken isteyen, devletin blokzincir verisini kullanarak ‘kendi sayıştay yazılımını’ geliştirir. Kim iktidara gelirse gelsin, devlet sistematik bir şekilde hesap verir hale gelir.

Tüm gelir, harcama, girdi ve çıktıların böylesine açık olduğu bir devlet blokzincirinde vatandaşın mahremiyeti, sıfır bilgi kanıtı (zero-knowledge proof) sistemleriyle korunur.

Doğrulanabilir devleti sağlayacak blokzincir gayrimerkezi ağının altyapısı, üzerinde koşan akıllı sözleşmelerin yazılması ve yönetişimi gibi konular şüphesiz yeni toplumsal sözleşmelere ve güvenlik paradigmalarına yol açacak. Bunları yayımlandığı zaman makalemde görebilirsiniz.

*Bu yazı, makine okunaklı sanatçı Burak Arıkan tarafından Twitter’da yapılan bir tweet zincirindeki tweet’lerden oluşmaktadır. Free Web Turkey için kaleme alınmış bir yazı değildir.