Bu yazı, Suya Yazı isimli yazı dizimiz kapsamında yayımlanan üçüncü makaledir. Diken'den gazeteci Ayşegül Kasap tarafından kaleme alınan yazıda sansür kıskacı altındaki basına bir projeksiyon tutuluyor ve Diken'in, kendilerine iletilen erişim engeli kararları karşısında nasıl bir yol izlediği anlatılıyor.
AYŞEGÜL KASAP
Türkiye’de gazetecilik yapmak zor. Her türlü baskı mekanizmasının uygulandığı, demokrasi ve hukukla bağdaşmayan kararların artık -ve maalesef- rutine bindiği bir ortamda mesleğimizi yapıyoruz. Demokles'in Kılıcı bu nedenle başımızda. Haberimizi yazarken, anlatırken…
Karar vericiler, baskılara rağmen gazetecileri sindiremediklerini gördüklerinde başvurdukları diğer yöntem sansür oluyor. Kamu yararı olan haberleri ‘keyfi’ bir şekilde engelliyorlar. Keyfi diyorum çünkü, kamuyu ilgilendiren birçok haberin ‘kişilik hakları’ adı altında yayımdan çıkartılması isteniyor.
2021’de İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) sansür raporunu okuduktan sonra “‘Büyüklerimiz’ çok incinmiş :)” başlıklı bir haber yazmıştım. Tam da bahsettiğim bu keyfilikten dolayı. Yazıda, ‘Üst düzey kamu şahsiyetleri’nin, ‘kişilik hakları ihlali’ gerekçesiyle, kamuyu ilgilendiren haberler için erişim engeli ya da yayımdan kaldırma kararı aldırmasına değindim.
Ancak bu sansür ortamının oluşmasını ve devam etmesini besleyen önemli bir faktör daha var: Sansüre karşı alınan tavır. Maalesef ve üzülerek söylüyorum, raporlara baktığımızda görüyoruz ki birçok haber sitesi, kendilerine iletilen erişim engeli kararı sonrası hukuki haklarını kullanıp itiraz etmeden söz konusu haberleri hemen yayımdan kaldırıyor. Oysa ki o haberler kamu yararı barındırıyor.
İnternet sansürüne dair paylaşılan verilere baktığımızda Diken, sansüre karşı en çok direnen, hukuki mücadelesini sürdüren haber kuruluşlarından biri olarak öne çıkıyor. Diken, bu anlamda birçok pilot kararın alınmasına da öncü oldu.
Diken’in 2019 yılı itibarıyla İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD) ile birlikte verdiği hukuki mücadelesi 2024’te sonuç verdi. Anayasa Mahkemesi (AYM), internet gazeteciliğini ‘etkisiz hale getirmek’ için kullanılan 5651 sayılı kanunun kişilik haklarıyla ilgili sansür amaçlı 9’uncu maddesini iptal etti. Yani 10 Ekim itibarıyla artık kişilik hakları ihlali gerekçesiyle haberlerin erişime engellenmesi mümkün olmayacak.
Süreç nasıl işliyor?
Birçok gazeteci ve yurttaş, erişim engeli kararlarında sürecin nasıl işlediğine dair bilgi sahibi değil. Dolayısıyla bunun da söz konusu kararların bu kadar kolay verilmesinde etkili olan bir diğer faktör olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden sürece dair bilgilendirme yapmakta yarar var.
Bir içeriğiniz için erişim engeli kararı verildiyse bundan Erişim Sağlayıcıları Birliği (ESB) aracılığıyla haberdar oluyorsunuz.
Birlik, ilgili erişim engeli ve/veya yayımdan çıkama kararını mail yoluyla size iletiyor. Bu mail size iletildikten sonraki dört saat içerisinde ilgili haber/paylaşımlarınızı kaldırmanız gerekiyor. Diken olarak biz bu dört saati sonuna kadar kullanıyoruz. Hatta bazen, karar bize ulaşır ulaşmaz “Erişim engeli kararı nedeniyle bu haberi dört saat sonra yayımdan kaldıracağız” notuyla söz konusu haberi yeniden paylaşıyoruz. Kaldırdıktan sonra da hukuki olarak itirazlarımızı yapıyor, itirazlarımızdan sonuç alamamamız durumunda kararı AYM’ye de taşıyoruz.
Yakın bir zamanda, bize iletilen bir erişim engeli kararını uygulamadığımız için 10 bin lira para cezasına çarptırıldık. Bu karar da AYM’nin iptal kararı verdiği 9’uncu madde kullanılarak verilmiş. Kararı okuyunca şaşırdım. Çünkü erişim engeli kararında bizim yükümlülüğümüz yok. Dahası AYM’nin ilgili maddeyle ilgili kararı ortada. Kanunen yaptığımız bir hata yok. Ama buna rağmen savcılık ceza vermiş.
Yani cezanın hukuken bir karşılığı yok. Bugüne kadar bu konuda verdiğimiz mücadele de ortada. Riskleri göze alarak cezayı ödememeye karar verdik ve avukatlarımla gerekli itirazları yaptık. Bunu basın özgürlüğü için yapıyoruz.
Basın özgürlüğü, bir toplum için su ve hava kadar hayati. Ancak ne yazık ki her şey kanıksandığı gibi sansür de kanıksanıyor zamanla. Öyle bir noktadayız ki insanlar bilinçdışı bir şekilde otosansür uygulamaya başladı.
Bu nedenle direnmek önemli. “Hayır, bir dakika burada bir hata var, doğru değil” demek önemli. Hukuki hakların sonuna kadar kullanılması gerekiyor. Biz Diken olarak bunu yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz.