E-posta kutumuz erişim engeli kararlarıyla doluyor: Gerçeğin nasıl gizleneceğine düzenin egemenleri karar veriyor

E-posta kutumuz erişim engeli kararlarıyla doluyor: Gerçeğin nasıl gizleneceğine düzenin egemenleri karar veriyor

Suya Yazı isimli yazı dizimizin yedinci makalesi, soL Haber Portalı’ndan gazeteci Burcu Günüşen tarafından kaleme alındı.

BURCU GÜNÜŞEN

Free Web Turkey’den Ali Safa Korkut sansürle ilgili bir makale yazmamı istediğinde, yaşadığım sitede üç gün önce zehirlenerek öldürülen kedim Pembe’nin yasını tutuyordum. 

Yazıyı iletmem için verilen süreyi aştım. Çünkü çalışma ve uyku saatleri dışındaki tüm zamanımda bu suçu işleyen ve ona ortak olanların ceza almalarını sağlamak için yapılması gerekenlerle ilgileniyordum, maalesef sansür konusu aklımdan uçup gitmişti. 

Pembe’nin zehirlenmesinden iki gün önce apartman yönetiminin giriş kapısına astığı duyuruda kedilerin içeri girmesine izin verilmemesi isteniyor ve “güvenli, huzurlu ve temiz bir ortam”dan dem vuruluyordu. İki hafta geçti, bu yazıyı kaldırma gereği bile hissetmediler. 

Bir canın yok edilmesinin ardından “güvenli, huzurlu, temiz” bir ortama kavuştuğunu düşünenler için diyecek bir şey yok.

Ama bu çok kişisel girişin, haberlerimize uygulanan sansürle ve özellikle yazının konusu olması gereken erişim engeli kararlarıyla ne ilgisi var?

Gerçeğin nasıl manipüle edileceği, nasıl çarpıtılacağı ve nasıl gizleneceğine düzenin egemenleri karar veriyor. Kamuoyuna yansıtılanın ardındaki gerçeğe ulaşmak, neden-sonuç bağlantısı kurmak, bunu belgeleriyle ortaya koymak ise bir mücadele konusu.

Medya da ekonomisiyle, devlet baskısıyla, sosyal medya mecralarını elinde tutan uluslararası şirketlerin kısıtlamalarıyla gerçeğin üstünü örtmeye, yayılmasını engellemeye çalışanlarla gerçeği açığa çıkarmaya çalışanlar arasında bir mücadele alanı. Sadece gazetecilik yapmak isteyenler için dahi bazı anlarda bu mücadelenin tarafı olmaktan başka bir seçenek yok.

Holdinglerin elindeki medyada gazeteciye sansür, çoğu zaman patrondan geliyor. Eylem Tok’un, kullandığı lüks aracıyla bir kişiyi öldüren 18 yaşından küçük oğlunu yurtdışına kaçırması olayında Demirören Holding'in patronundan DHA muhabirine haberi yayımlamaması için gelen telefon örneğinde olduğu gibi…

Gücünü okurlarından alan ve toplumda olduğu gibi basında da örgütlülüğün mücadelesini veren soL Haber Portalı’na uygulanan sansürün bir parçası e-posta kutumuzu dolduran erişim engeli kararları. 

Bir parçası diyorum çünkü soL’a sansür, sadece erişim engeli kararlarıyla sürmüyor. Örneğin yaklaşık iki yıldır Facebook ve bu platformun sahibi olan Meta’nın uyguladığı sansürü 23 Haziran’da okurlarımıza duyurmuştuk

Tarikat kampına yollanan çocuklarla ilgili haberi merkez valisi engelletti

soL’a gelen erişim engeli kararlarından bazı örnekler vermek istiyorum.

İlki geçen yıl Ağustos ayında yayımladığımız “Devlet koruması altındaki çocuklar 40 günlük tarikat kampına yollandı!” başlıklı haberimiz…

İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki Çocuk Evleri’nde kalan devlet korumasındaki çocuklar tek bir kamu görevlisinin refakati olmaksızın Nur Cemaati’nin bir kolu olan Suffa Vakfı’yla ilişkili Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına gönderilmişti. Kamp Güngören’de faaliyet gösteren Özel Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurdu’nda yapılmıştı. 

Haber ses getirdi, bakanlık açıklama yapmak zorunda kaldı. Suffa Vakfı’na bağlı yurdun sosyal medya hesaplarından çocukların kamptaki fotoğrafları silindi. Kamp bir hafta erken sonlandırıldı, çocuklar çocuk evlerine geri teslim edildi. Çocukların götürüldükleri kampta psikolojik ve fiziksel şiddete de uğradıkları daha sonra ortaya çıkacaktı.

Haberimize aynı gün erişim engeli getirildi. Erişim engelini talep eden kişi, haberde adı geçen bir merkez valisiydi. Bu bürokrat aynı zamanda Mutlu Yuva Derneği’nin yönetim kurulu üyelerinden biriydi.

soL’un görüştüğü kamu personeli, bu merkez valisinin nüfuzunu kullanarak aile ve sosyal hizmetler müdürlükleri üzerinde baskı oluşturduğunu ifade ediyordu.

Habere erişim engeli kararı aldıran bu bürokratla ilgili internette biraz arama yaptığınızda TÜGVA, ENSAR gibi platformların koordinasyon adı altında yurdun dört bir yanında valiler, kaymakamlar, il ve ilçe eğitim müdürleri gibi kamu görevlileriyle düzenli olarak bir araya geldiği “Eğitime Destek Platformu” toplantılarına başkanlık ettiğini görüyorsunuz. 

Bizim görevimiz, gerçeği görünür kılmak

Bir başka dikkat çekici örnekse Tosyalı Holding’e ait İskenderun’daki Tosyalı Demir Çelik fabrikasında 8 Kasım’da yaşanan patlamayla ilgili haberlerimize getirilen erişim engeli kararları…

Fabrikada meydana gelen patlamada üç işçi yaşamını yitirdi, 10 işçi yaralandı. Yanan işçilerin üzerine damacanayla su döküldüğü anların görüntüleri de cep telefonu kameralarına yansıdı.

Şirketin bağlı olduğu Tosyalı Holding patronu Fuat Tosyalı geçtiğimiz haftalarda Dünya Çelik Birliği’nin açıkladığı rakamlara göre holdinginin, 2022’de dünya ham çelik üretiminde 2021’e göre beş basamak birden atlayarak dünya sıralamasında 77’nciliğe yükseldiğini gururla duyuruyordu.

Üretimdeki bu artışın ve holdingin katlanan kârlarının işçilerin ölümü pahasına olduğu gerçeğini gizlemek istiyorlar. Bizim görevimizse bu gerçeği daha fazla görünür kılmak.

Şirket avukatı “görev”ini yaptı, şikayet etti, hakimlik karar verdi, patlamaya ilişkin henüz sözkonusu görüntüler yayılmadan ilk bilgileri verdiğimiz haber, ardından soL editörü İrem Yıldırım’ın şirketin elde ettiği kârlara ilişkin özel haberi dahil üç haberimize erişim engeli getirildi.

Kararda, yanan işçinin üzerine damacanayla su dökülmesine dair görüntülerde “başka işçilerin görünmesi ve rızalarının alınmamış olması”, bu görüntülerin "başkaları tarafından izlenmesinde herhangi bir kişisel veya kamu yararının bulunmadığı” gerekçesi öne sürülüyordu.

soL TV’de Osman Serkan Düz “soL’a Sansür” programında bu erişim engellerini konu edindi ve “Tosyalı Holding, damacana, devasa kârlar, ucuz hayatlar” başlıklı bölümü yayımladı.

Şirket avukatı yine vakit geçirmeden mahkemeye başvurdu ve bu programa da erişim engeli kararı aldırdı. Bu kez hakimliğin gerekçesi görüntülerin paylaşımında herhangi bir sansürün uygulanmamış olduğu iddiasıydı. Oysa patlama anı ve sonrasına ilişkin görüntüleri bulanıklaştırarak yayımlamıştık.

Karara itiraz ettik, hakimlik itirazımızı reddetti.

Erişim engeli kararlarına direnmek için maddi güç gerekiyor

Diğer yandan erişim engeli kararlarına karşı direnme yolunu seçmek için parasal kaynak gerektiğini de akılda tutmak gerekiyor.

soL’a Sansür’ün ilk bölümünde izleyiciye şöyle seslenmiştik:

"Biz görevimizi yapıyoruz. Bu bozuk düzenin çarklarının nasıl işlediğini olanca gerçekliğiyle kamuoyuna anlatıyoruz. Yargıdan, 'bu haberi kaldıracaksınız' kararı geldiğinde buna uyuyor kaldırıyoruz. Kaldırmazsak yargı ceza kesiyor. Kaldırıyoruz. Sonra da size anlatıyoruz. Neyin kamu yararına olduğuna siz karar verin.”

Görevimize devam ediyoruz.