ALİ SAFA KORKUT
Google Türkiye Temsilciliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dijital Mecralar Komisyonu üyelerinin sorularına yazılı cevap niteliğinde bir rapor gönderdi.
Google, raporda yıllar içinde içerik kaldırılmasına yönelik idari taleplerin sayısında dünya çapında bir artış olduğunu ve Ocak - Haziran 2021 dönemini kapsayan güncel şeffaflık raporunda içerik kaldırma talebi konusunda bugüne kadarki en yüksek sayıya ulaşıldığını belirtti.
Raporda, sadece 2021’in Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında “topluluk kurallarına uymadığı” gerekçesiyle 6.2 milyon içeriğin Google arama motoru ile YouTube’dan kaldırıldığı belirtildi. Raporda ayrıca, bireysel talepler ile idari makamlardan gelen içerik kaldırma taleplerine dair veriler de paylaşıldı ve Türkiye’nin içerik kaldırma talebi konusunda dünyada dördüncü sırada yer aldığı kaydedildi. Google, “En son yayımlanan şeffaflık raporuna göre Google, Ocak-Haziran 2021 döneminde Türkiye resmi makamlarından toplamda 921 içerik kaldırma talebi almıştır.” bilgisi paylaşıldı. Raporda ayrıca “Google Bilgi Teknolojileri’nin, 5651 Sayılı Kanundan doğan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiğini ve yerine getirmeye devam ettiğini vurgulamak isteriz.” ifadeleri yer aldı.
TBMM’ye gönderilen raporda, içerik kaldırma talebi başvurularının 5651 Sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”un dayanak gösterilerek yapıldığı ifade edilirken kaç içeriğin kaldırıldığı ise belirtilmedi. Ancak, Google’ın güncel şeffaflık raporunda 2021’in ilk altı ayında resmi makamların taleplerinin ardından kaldırılan içerik sayısı 4776 olarak görülüyor. Raporda, bunların 522’sinin (%57) hakaret, 176’sının (%19) özel hayatın gizliliği ve 93’ünün (%10) ulusal güvenlik; diğerlerinin ise marka, telif hakkı ve müstehcenlik konularıyla ilişkili olduğu kaydedildi.
Doç. Dr. Durna: Her türlü otoriter yönetim, toplumun yazılı ve görsel belleğini hedef alır
Durumu değerlendiren Alternatif Bilişim Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tezcan Durna, Google’ın ilgili raporunun “ürkütücü” olduğunu söylemekle birlikte bunun sansürün yalnızca bir boyutu olduğunu belirtti.
”Elbette bu boyut bile bize pek çok şey söylüyor.” diyen Durna, “Bir diğer boyutu ise hükümetin denetimine boyun eğmeyen alternatif mecraların, yine Google’ın arama motoru optimizasyonu (SEO) nedeniyle geniş kitlelere ulaşmasının neredeyse imkansız hale gelmesidir.” dedi.
“Sansür, tek başına otoriter yönetimlerin uyguladığı bir şey değil, dijital teknolojilerin de doğrudan ya da dolaylı yollarla sebep olduğu bir şey” diyen Durna, “Ancak elbette her iktidar, topluma bir şey vaat edemez hale geldiyse, yozlaştıysa ve dar bir çevrenin çıkarı uğruna bütün yetkilerini suistimal eder hale geldiyse, her zaman gerçeklerin üstünün örtülmesi için sansüre başvurur.” ifadelerini kullandı.
Bu sansür uygulamalarıyla kolektif dijital hafızamızın da yok edilmeye çalışıldığını söyleyen Durna, 12 Eylül darbesinde TRT arşivlerinin yok edildiğine vurgu yaparak “Her türlü otoriter yönetim, öncelikle toplumun yazılı ve görsel belleğini hedef alır.” dedi.
AKP iktidarının da bilinçli bir şekilde bu yolu tercih ettiğini söyleyen Durna, “Bellek mekanlarını ranta çevirmek için önce o mekanı itibarsızlaştırıyor, sonra da sözde soylulaştırma yöntemiyle ranta açıyor. Ranta açılan bu mekanın artık eski halinden eser kalmıyor. Aslında bir anlamda yok ediliyor. Aynı yöntem yazılı ve görsel arşivler için de geçerli. Üretilen içeriği önce ‘terörü destekleyen, aşırı solcu vs.’ diye kriminalize ediyor, sonra da onu devlet arşivinden diskalifiye ediyor. Bir anlamda ilerleyen yıllar içinde o düşünce ya da üretim hiç olmamış gibi tarihe karışıyor.” diye konuştu.
Özturan: Mevcut düzende bu sayı artacak
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü (MFRR) Gürkan Özturan, Google’ın raporunun muğlak olduğunu ve cevapların hala soru işaretleri barındırdığını söyledi.
Özturan, Google’ın kaldırılan milyonlarca içeriğin bir kısmını kendi topluluk kurallarını ihlal ettiği için kaldırdığını açıklayıp diğer milyonlarca içeriğin hangi sebeple kaldırıldığına bir cevap vermemesini eleştirdi.
2021 yılı boyunca Medya Araştırmaları Derneği (MEDAR) ile “Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerine Etkileri İzleme Araştırması” isimli bir çalışma yaptıklarını ve tespit etmiş oldukları 36 yayın mecrasına yönelik içerik kaldırma emirlerinin tam 1197 haberi hedef aldığını gördüklerini belirten Turan, “Bu raporla kıyaslayacak olursak aslında Google gibi bir teknoloji devi ve iletişim/bilgi alma alanında çok büyük bir yer kaplayan şirketin, benzer bir biçimde bağımsız gazetecilik faaliyetlerine ve medya özgürlüğüne dair yaklaşımını daha kapsamlı bir biçimde açıklamasını beklerim.” dedi.
Sulh Ceza Hakimliklerinin, Anayasa Mahkemesinin sansür karşısında aldığı son pilot karara dahi aldırış etmemelerinin artık şaşırtıcı olmadığını söyleyen Özturan, erişim engelleri ve kaldırılan içerik sayısının artarak devam edeceğini söyledi.
Önderoğlu: İleriye dönük olası kısıtlamaların habercisi
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’deki bu erişim engellemelerinin giderek kamuoyunun genelini ilgilendiren konulara yöneldiğini; yolsuzluk, kayırmacılık ve cinsel sömürü/cinsel taciz gibi herkesi ilgilendiren meselelerle ilgili şikayetçinin, muktedir veya onun yakını olduğu durumlarda erişim yasaklarının sistemli bir hal aldığını ve RSF olarak bundan endişe duyduklarını söyledi.
BİA Medya Gözlem Raporları için yaptıkları araştırmalarda 2021’de 975, son beş yılda da 5975 gazetecilik içeriğinin erişime engellendiğini tespit ettiklerini söyleyen Önderoğlu, “Toplumsal gündemi kısıtlayan, bunları da kişilik haklarına saldırı veya unutulma hakkı gibi gerekçelere dayandıran bir mekanizma var. Bununla birlikte Türkiye’de sansür kararı çıktıktan sonra da bu kararların geri alınma ihtimalinin kalmadığı bir ortamdayız.” dedi.
Açıklanan her veride engellenen içerik sayısının arttığını söyleyen Önderoğlu, “Sosyal medya platformlarının denetime sokulması ve o platformların ülkede yasal temsilcisi bulundurması gibi hazırlıklar, Türkiye’de online medyaya yönelik yıkıcı politikalar üzerinden okunacak olursa ileriye dönük olası kısıtlamaların bir habercisi olabilir.” diye konuştu.
Haber, eleştiri ve benzeri gazetecilik içeriklerinin bugüne ait olmadığı ve gündemden düştüğü iddiasıyla online medyadan kaldırılmasının hukuka aykırı olduğunu belirten Önderoğlu, “Gazetecilerin gündeme getirebilecekleri meselelerin tarihselliği ve toplumsal hafıza bakımından da bir kayba işaret ediyor.” ifadelerini kullandı.