Bu yazı, yapay zekanın sivil toplum ve medyaya etkisinin ele alınacağı 'Yapay Temas' isimli yazı dizimizin ikinci makalesidir.
GÜLİN ÇAVUŞ
Alvin Toffler, Gelecek Şoku (Future Shock) isimli kitabında, bu kavramı yarının en önemli hastalığı olarak tanımlar. Basitçe, hızlı değişimlerin ve hızlıca gelişen teknolojilerin insanlar üzerinde yarattığı stresi açıklayan bir tanım.
Toffler, bize 'geleceğin her zaman çok hızlı ve yanlış sırayla geldiğini' hatırlatarak hızlandırılmış temponun hayatlarımızı yeniden şekillendirdiğini ve eski düşünme ve yaşama biçimlerinin artık yeterli olmadığı bir 'gelecek şoku' durumu yarattığını söyler. Yeni gerçekliklere uyum sağlamak temel inançlarımızı ve yapılarımızı yeniden değerlendirmemizi gerektirir.
Bu stresle ve değişimle başa çıkabilmenin en iyi yolu Toffler’a göre aslında ilerleme ve değişimlere karşı rahat olmak ve sürece güvenmek. Toffler, “Değişim sadece yaşam için gerekli değildir, yaşamın kendisidir" diyor. Yine de bu sürekli değişim, psikolojik refahımız için önemli bir tehdit oluşturuyor.
Rahatlamak o kadar kolay değil ve hepimizin bildiği bir gerçek.
Hem de rahatsız edici gerçek şu ki eğitimli ve farklı açılardan gelişmiş kişiler de dahil olmak üzere Toffler, insanların büyük çoğunluğunun değişim fikrini tehdit edici bulduğunun altını çiziyor. Değişimin varlığını inkâr etmeye çalışıyoruz. Değişimin hızlandığını anlayan birçok insan bile bu bilgiyi içselleştiremeyip kendi kişisel hayatlarını planlarken bu kritik sosyal gerçeği hesaba katamıyor.
“Gelecek Şoku” yaşamamak için yapılabilecek şey bu akışın bir parçası olmaya hevesli olmak. Medyanın yapay zekayla sınavında ne kadar katılımcısı, öznesi veya etkileneni olduğumuza dikkat etmeliyiz. Çünkü bu roller bir süredir iç içe geçmiş durumda. Hem içerik üretip hem tüketebildiğimiz rollerdeyiz. Ancak en az sorumluluk üstlendiğimiz yer ise hızla gelişen teknolojilerden etkilenenler olarak medyayı ve teknoloji devlerini denetleme, süreçlerin parçası olma ve gelişmeleri takip etme rolümüz. Bunu yapabilmek içinse avantajlarını ve dezavantajlarını iyi kavramak gerekiyor.
Her yeni gelen teknolojinin bazı alışkanlıklarımızı değiştireceği kaçınılmaz bir gerçek. Korkmak ise insani ama baş edebilmek de evrimsel. O yüzden dahil olmak ve oyunda kalmak bu tür teknolojilerin demokrasiyi geliştiren, ayrımcılığı önleyen bir pozisyonda kalmasını sağlamak da bize bağlı.
Yapay zekanın haber ve bilgi alma süreçlerimizde ayrımcılığı besleyen, yanlılıkları ortaya çıkaran özellikleri olabileceği gibi nefret söylemini tespit etmek için de araçsallaştığına tanık oluyoruz. Ya da Mali’deki okullarda yapay zekanın yerel dili güçlendirmek için kullanılması işlevini gösterebiliyor. Hızla gelişen teknoloji stres yaratabilirken yapay zeka bir yandan mental sağlık desteği almayı kolaylaştıracak yöntemleri hızlandırıyor. Dezenformasyonun üretilmesini ve yaygınlaştırılmasını hızlandırırken aynı zamanda dünyanın çeşitli yerlerinde teyitçiler ve akademisyenler yapay zekayı yanlış bilgiyi tespit etmek için kullanıyor. Özetle, elimizdekinin gücünü bilmek ve toplumsal fayda için kullanabilmek veya kullananları desteklemek bize düşüyor. İfade özgürlüğünün ve bilgi almanın bir hak olduğunu aklımızdan çıkarmadan gelişen teknolojilere bakmak bir refleks haline gelmeli.
İşin magazinsel ve karmaşık taraflarından uzaklaşarak daha basit mekanizmaları çözmek ve yorumlamak hayatımızı kolaylaştıracaktır.
Ayna ayna söyle bana var mı benden daha gerçeği bu dünyada?
Gazeteciliğe ve medyanın önemine dair en beylik laflardan birisi sanıyorum ki “gerçekleri” ortaya çıkarma sorumluluğu olabilir. Gerçekler sandığınızdan daha karmaşık hale geldiğinde benzer sorumluluğun devam ettirilmesi ve sahiplenilmesi gerekir. Gelişen teknolojilerin ise hakikati gizlemede, gerçeğin belirli bir kısmını göstermek için kullanıldığına şahit oluyoruz. Yapay zeka ise bu teknolojik gelişmeler açısından çıtayı bir hayli yükseltti. Yapay zeka ile oluşturulmuş görselleri, metinleri, insan yüzlerini gerçeğinden ayırt etmek giderek zorlaşıyor. Ayrıca uzun metinleri anlayabilme, üretebilme, sesleri klonlayabilme kapasitesi de neyin gerçek olabileceği konusunda güvenimizi zedeleyebiliyor. Güvensizliğin en olumsuz yanı ise artık gerçeği aramamak. Bu sebeple belki de medyaya çok daha fazla sorumluluğun düştüğü bir dönemdeyiz. Medyanın demokrasi için kilit rolü, yapay zekanın haber üretimi ve tüketiminde kullanışıyla değişmek ve gelişmek zorunda kalacak.
Örneğin, yanlış veya uydurma haber yaparak gelir elde eden yapay zeka destekli internet siteleri hazırlamak artık çok kolay. Hiçbir uğraş gerektirmeyen ve kolaylıkla hazırlanan bu siteler dezenformasyon yayma riski taşıyor. Türkiye’de yapay zeka destekli internet haber sitelerine rastlamaya başladık bile. Tabi ki bu fenomen sadece Türkiye’ye özgü değil. Yapay Gündem bülteninde de yer verdiğimiz NewsGuard ekibinin araştırmasına göre şimdiye kadar 840 yapay zeka destekli güvenilir olmayan haber sitesi tespit edildi. Wall Street Journal muhabiri Jack Brewster iki gün içerisinde, herhangi bir teknik bilgisi olmadan, 105 dolara nasıl partizan ve yanlış bilgiler yayan bir yerel haber sitesi oluşturduğunuaktarmıştı.
Medyaya ve kullanıcılara aynı anda düşen sorumluluk öncelikle yanlış bilgiyi tespit etme yollarını merak etmek, yanlış bilgi yayanları uyarmak ve en önemlisi de sosyal medya platformlarını ve arama motorlarını doğru ve kaliteli bilginin yayılması için harekete geçirmek. Büyük teknoloji şirketleri (Google, Meta, TikTok, Amazon, Apple, Microsoft, Open AI) bir sorumluluk almadan kar odaklı yaklaşımlarıyla piyasadaki değerlerini ve güçlerini artırmaya devam ediyor. Ama kararları hayatlarımızı etkiliyor. Yanlış bilginin ve propagandanın demokrasi üzerindeki olumsuz etkisinin önüne geçmenin kritik adımı platformları şeffaflığa çağırabilmek.
Yapay zeka ile üretilmiş görüntüler gerçekleri gizlerse…
Bazı yapay zeka destekli yanlış bilgileri ayırt etmek kolay olsa da yapay zekanın tüm yöntemlerine hazırlıklı olabilmek mümkün değil. Çünkü iyi niyetle kullanıldığını düşündüğümüz bu teknoloji toplumsal fayda üretmenin önüne geçecek şeylere neden oluyor olabilir.
Kimin hakikati tartışmasına girmeden yapay zeka ile üretilmiş masum görünen ve hatta demokrasi açısından olumlu sayılabilecek bir aktivizm biçiminin bizleri yanıltabilme potansiyeline dikkatle bakalım.
Bu yazıyı okuyan pek çoğunuzun Filistin’de yaşananları protesto etmek amacıyla Instagram’da “All Eyes on Rafah” (Gözler Refah’ın üzerinde) görselini paylaştığından veya paylaşımları gördüğünden eminim. Görsel, kısa bir süre içerisinde 50 milyondan fazla paylaşım almıştı. Sosyal medya platformlarında belirli bir konu hakkında duyarlılık oluşturmak ve çevrimiçi aktivizm geliştirmek her anlamıyla kolay. Tabii sosyal medya platformlarının algoritmalarının izin verdiği ölçüde.
“All Eyes on Rafah” görseli yapay zekayla üretilmişti ve Filistin’de yaşananlara dair hiçbir gerçekliği göstermiyordu. Filistin’de Haziran itibariyle İsrail’in saldırıları sonucu 100’den fazla gazeteci öldürüldü. Bu gazeteciler, özellikle Gazze’de yaşananları tüm gerçekliğiyle aktarabilmek için yakınlarını, sevdiklerini kaybettiler. O yüzden yapay zekayla üretilmiş bu görsel hayatını kaybetme pahasına gerçekleri aktarmaya çalışan gazetecilerin çabalarını değersiz kılma riski taşıyordu. Medyanın toplumsal sorunlar ve adaletsizlik gibi konularda bilgi alma hakkımıza karşı sorumluluğu benzer gelişmelerde de devrede olmalı. Sosyal medya platformlarının sansür gücünü hesaba katmalı ve toplumsal sorunları ele alırken yapay zekanın nelere gücünün yetebileceği akılda tutulmalı.
Yeni teknolojilerin olası tehlikeleri korkuyu değil aksine çözüm arayışını beraberinde getirmeli. Yapay zekayla görseller üretmek medya kuruluşlarının elbette faydasına olacak. Medya çalışanları kesinlikle yapay zekayla üretilmiş görsellerden faydalanmalı, haberlerini daha yaratıcı hale getirmeli ancak bunları gerçekleri göstermemeyi tercih etmek pahasına yapmamalı.
Medya yapay zeka kullanımını izleyici ve okuruyla paylaşmalı
Medya, yapay zekadan faydalanmalı hem de olabildiğince çok. Journo’daki bir habere göre Türkiye’de şimdilik kullanımlar oldukça basit ve yüzeysel kalıyor. Pek çok gazeteci ve medya kuruluşu kendini çeviri yapmakla sınırlıyor. Eminim ilerde bu araçlar haber üretim ve yaygınlaştırma süreçlerinde daha önemli bir rol oynacaktır.
YZ’nin önemi ve kullanımı artarken okurlara karşı sorumluluk tartışmaları da beraberinde gelecektir. Okurların haber metninde veya medya kuruluşunda yapay zekanın nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığı hakkında bilgilendirilmesi önemli. Gazeteciler kendilerini güçlendirirken okurlarının gardını düşürmelerine izin vermemeli. Okurun güvenini kazanmak açısından teknolojinin ve insanın rolü belirginleştirilmeli.
Reuters Gazetecilik Enstitüsünün Mayıs 2024’te yayınladığı Arjantin, Danimarka, Fransa, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD’de gerçekleşen araştırmaya göre okurlar insanların ürettiği haberleri yapay zeka tarafından üretilmiş haberlere tercih ediyor. Hatta ankete katılanların büyük bir kısmı yapay zeka ile üretilen haberleri daha az güvenilir buluyor. Ancak yaşı daha genç olan haber takipçileri haberin belirli bir kısmının yapay zeka tarafından üretilmiş olmasına olumlu yaklaşıyor ve bu grup yapay zekanın spor, moda ve kültür gibi daha “hafif” konularda kullanılması konusunda kendilerini daha rahat hissediyorlar. Medya açısından yapay zekanın getirebileceği finansal sıkıntılar sadece işsiz kalacak gazetecilerle sınırlı kalmayacak, yapay zekanın denklem içerisinde fazla yer alması toplumu şimdilik pek ilgilendirmiyor. Katılımcıların çoğu, yapay zeka ile üretilen haberlerdense insanlar tarafından üretilen haberlerin para ödemeye daha fazla değeceğini düşünüyor.
Özetle, okurun güvenini sarsmamak için yapay zekayı aktif şekilde kullanmak ama kendini teslim etmemek ve editöryal bağımsızlığa dikkat etmek gerekiyor. Yoksa “gelecek şoku” içerisindeki yığınlar ve oda dolusu medya çalışanıyla karşı karşıya kalınabilir. Değişimin gücünden yararlanmak, öğrenmeye yönelik yaklaşımı dönüştürmek toplumun değerlerini önceleyen bir dijital gelecek inşa edebilmenin anahtarı olacaktır.