ALİ SAFA KORKUT
Cumhur İttifakı tarafından hazırlanan sansür yasası, 10 gün süren görüşmelerin ardından TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Gerçeğe aykırı bilgi yayanlar hakkında bir ila üç yıl arasında hapis cezası öngören yasa, haberi ve haberciliği adeta yeniden tanımlıyor.
Basına ve sosyal medyaya yönelik yeni yaptırımlar içermesi sebebiyle kamuoyunun ‘sansür yasası’ olarak adlandırdığı “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmeleri tamamlandı. 4 Ekim'de TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri başlayan 40 maddelik teklif, AKP ve MHP gruplarının oylarıyla kabul kabul edildi ve cumhurbaşkanının onayına sunuldu.
Geçen haftaki görüşmelerinde 15 maddesi kabul edilen yasa teklifinin çarşamba günkü görüşmelerinde ise 13 madde daha kabul edilmişti. Teklifin, "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunu işleyenler için bir ila üç yıl arasında hapis cezası öngören 29. maddesinin görüşülmesine sıra geldiğinde ise muhalefet partilerinin vekilleri mecliste protesto gerçekleştirmiş ve oturum ertelenmişti. Yarım kalan görüşmeler dün akşam itibarıyla tamamlandı ve 29. madde de dahil olmak üzere teklifin tüm maddeleri onaylandı.
Meclisten geçen yasa, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da onaylanması halinde yürürlüğe girecek. Peki basın meslek örgütlerinin şiddetle karşı çıktığı ve çeşitli eylemlerle protesto ettiği sansür yasası yürürlüğe girdikten sonra neler olacak?
Haberi 'yayanlara' bir ila üç yıl arasında hapis cezası
Yasa teklifi, kamuoyu tarafından bütünüyle reddedilip tartışılsa da en çok gündeme getirilip endişe duyulan madde, hiç şüphesiz 29. madde oldu. Zira bu madde, "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" şeklinde yeni bir suç tanımlıyor ve bu suçu işleyenler hakkında bir ila üç yıl arasında hapis cezası öngörüyor. Madde, bu suçla yargılanabilecek kimseleri şu şekilde tanımlıyor:
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse.”
Yasa, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullananları hapis cezasıyla tehdit etmesinin yanı sıra neyin dezenformasyon olup neyin dezenformasyon olmadığına nasıl karar verileceğine dair bir ifade de içermiyor. Bu da maddenin muğlaklığı ve ucu açıklığı sebebiyle hükümeti eleştiren tüm paylaşımların dezenformasyon sayılarak suçlama konusu yapılabileceği anlamına geliyor.
Maddede gerçeğe aykırı bilgiyi "üreten" veya "ortaya atan" değil "yayan" ifadesi kullanılıyor. Böylelikle sadece adli makamların "dezenformasyon" olduğuna karar verdiği bir haberi ortaya atanlar değil, onu sosyal medya platformlarında beğenip paylaşanlar da bu suçlamayla karşılaşabilecek.
BİK ve BTK, mesajlaşmalarımıza ilişkin bilgilere erişebilecek
Yasayla birlikte Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) ve Basın İlan Kurumu (BİK); dilediği takdirde WhatsApp, Messenger vb. kapalı anlık mesajlaşma uygulamalarından, herhangi bir internet kullanıcısının mesajlaşmalarına ilişkin bilgilere ulaşabilecek.
Sosyal ağ sağlayıcıları Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısını, sesli arama sayısı ve süresini, görüntülü görüşme sayısı ve süresini, anlık mesaj sayısını BTK’ye bildirmekle yükümlü olacak.
Sosyal medya platformları 'erişilemez' kılınabilecek
Bu bilgileri ve/veya yasa kapsamında "suçlu" olarak görülen kullanıcıların kullandığı hesaplar hakkında genel bir bilgi vermeyi reddeden ve bu hesaplara yaptırım uygulamayan şirketleri ise ağır cezalar bekliyor. Bunlar arasında 30 milyon TL para cezası veya yüzde 95 oranında bant genişliğinin daraltılması yer alıyor -ki bu daraltma, platformun Türkiye'de erişilemez duruma getirilmesi anlamına geliyor. BTK'nın, sosyal medya şirketlerinin küresel cirolarının yüzde 3’ü kadar ceza kesebilecek olması da uygulanabilecek bir diğer yaptırım.
İnternet basını, basın kartı alabilecek ama...
Yasa ile internet haber siteleri de “süreli yayın” olarak tanımlanarak Basın Yasası kapsamına alınacak. Dolayısıyla internet haber sitesi çalışanları da basın kartı alabilecek. Ancak basın kartı alma koşullarının yanı sıra kartın iptaline ilişkin koşullar da yeniden belirlendi. Buna göre 16. madde kapsamında, basın kartı sahibinin gerekli nitelikleri kaybettiğinin anlaşılması ve basın kartının iptal edilmesi halinde iptal tarihinden itibaren bir yıl, basın ahlak ve esaslarına aykırı faaliyet ve davranışlarda bulunması sonucu iptal edilmesi halinde ise beş yıl boyunca basın kartı alamayacak.
Bununla birlikte haber sitelerinde yayımlanan içerikleri Cumhuriyet Başsavcılığının olası bir talebine karşı iki yıl boyunca muhafaza etmeyen internet sitelerine 1 milyar liraya kadar ceza verilebilecek. Buna bağlı olarak bir internet sitesi, “haber sitesi” vasfını yitirirse internet sitelerinde çalışan gazetecilerin kişisel hakkı olan basın kartı da ellerinden alınacak. Yani çeşitli gerekçelerle kartın iptali de çok kolay bir şekilde gerçekleştirilebilecek.
Dernek ve vakıf yöneticileri de basın kartı alabilecek
Cumhur İttifakı ve İletişim Başkanlığı, yasa teklif edildiğinden beri onu internet basınında çalışan gazetecilerin de basın kartı alabileceği üzerinden pazarlıyor. Ancak internet gazetecilerinin de alabilecek olması sebebiyle basın kartıyla birlikte gazetecileri ve gazeteciliği güvence altına alacağı iddia edilen yasa, aslında basın kartını anlamsız kılıyor. Zira bu yasayla birlikte sadece gazeteciler değil, dernek ve vakıf yöneticileri ile pek çok kamu çalışanı da basın kartı alabilecek ve bunun faydalarından yararlanabilecek.
İnternet siteleri, davalarla uğraşmaktan haber yapamayacak
Yasayla birlikte internet haberciliğinin yapıldığı siteler, yazılı basına kıyasla çok daha fazla ve sık bir şekilde davalarla karşı karşıya kalabilecek. Çünkü teklifte yazılı medyaya dava açmak için tanınan "yayın tarihinden itibaren dört aylık süre", internet basını için yayın tarihinden itibaren değil şikayet tarihinden itibaren başlatılacak. Yani bir haber sitesi, günlük olarak yayımladığı güncel haberlerin yanı sıra geçmiş yıllarda yayımladığı ve çoktan unutulan binlerce haberiyle ilgili bile dava edilebilecek.
BİK, gazetelerin RTÜK'ü olacak
Yasayla birlikte, resmi ilanların adil bir şekilde gazetelere dağıtılması amacıyla kurulan Basın İlan Kurumu (BİK) da tıpkı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi, yayımcılara ceza verebilecek bir konuma getirilecek. Zira artık BİK de basılı gazeteler ile internet sitelerine hem ilan kesme hem de para cezası verebilecek.
Çok sayıda gazeteci işsiz kalacak
Sansür yasasıyla internet siteleri de BİK havuzuna dahil edildi ve dolayısıyla ilan pastasından pay alacak basın kuruluşu sayısı arttı. Ancak reklam yayın ücretlerinin dağıtıldığı havuza bu doğrultuda ek bir kaynak yaratılmadığı için bu pastadan alınan pay da iyice küçülecek. Bu da resmi ilan yayımlama hakkına sahip yaklaşık 900 yerel gazetenin gelirlerinde büyük bir düşüş yaşanacağı ve çok sayıda gazetecinin işsiz kalabileceği anlamına geliyor.