Bilişim Hukuku uzmanı Serhat Koç, kişiye özel olmayan nitelikteki bilgileri paylaşarak, internet sosyalleşme ağındaki yerlerini koruması gerektiğini söylüyor
Elif Akgül
Sosyal medya kuşkusuz ki çağın birincil haber kaynağı. Deprem olduğunda, savaş çıktığında, gol atıldığında ya da
MasterChef belli olduğunda ilk haberi her zaman sosyal medya veriyor.
Aynı orantıyla bir itiraz, sorun, eleştiri olduğunda da kullanıcıların ilk başvurdukları yer sosyal medya oluyor. Tam da bu sebeple, 2013’ten beri çeşitli illerin Emniyet Müdürlüklerindeki Siber Suçlar Birimleri kapsamında kurulan “Sanal Devriyeler” eleştirel sosyal medya kullanıcılarının her daim peşinde.
Türkiye’de sosyal medya paylaşımları nedeniyle kaç kişinin yargılandığı, ceza aldığı ya da beraat ettiğine dair bir veri yok. Kullanıcılar genellikle “hakaret”, “Cumhurbaşkanına/kamu görevlisine hakaret”, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını aşağılama”, “terör örgütü propagandası”, “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” gibi çeşitli Türk Ceza Kanunu maddelerinden yargılanıyorlar.
Birçok kullanıcı mahlaslarla sosyal medyada “anonim” kalarak düşüncelerini ifade ediyor. Bu anonim hesapların bir kısmının sahipleri hiç bulunamazken, bazıları hakkında çeşitli davalar açılabiliyor.
Bu bağlamda, sosyal medyada kullanıcıların neden anonim kalmak istediklerini, bunun yollarını ve hukuki zeminini bilişim hukukçusu
Serhat Koç ile konuştuk.
“Facebook ve Google kullanıcı bilgilerini Türkiye ile paylaşmak zorunda değil”
Akla ilk gelen soru şüphesiz ki sosyal medya şirketlerinin hizmet verdikleri kullanıcıları ne kadar korudukları ve bu konudaki sorumlulukları. Koç, şirketler hangi ülkede kurulduysa, ya da hangi ülkelerde şubeleri ya da varlıkları mevcutsa o ülkenin mahkeme kararlarına “mevzuat çerçevesinde” uymak zorunda olduklarını söylüyor.
“Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına Facebook, Google gibi şirketler uymak zorunda değildir” diyen Koç, “Fakat kendi kullanıcı sözleşmeleri izin verdiği ölçüde ve kendi yüksek menfaatlerine uygun oldukça Türkiye Cumhuriyeti'nden gelecek içerik çıkarma gibi mahkeme kararlarına uyumlu eylem gösterdikleri veya veri paylaştıkları gözlemlenebilmektedir” diye ekliyor.
Facebook’un yayımladığı
Şeffaflık Raporuna göre Türkiye hükümeti 2019 yılında Facebook’tan 2537 hesap hakkında 2060 veri talep etti, bunların 1513’ü Facebook tarafından sağlandı. Ayrıca 2019’da Türkiye mahkemeleri Facebook’tan 2040 veri talep etti, bunların 1500’ü Facebook tarafından verildi.
Bununla birlikte avukat Koç, Ekşi Sözlük gibi yerel şirketlerin mahkemelerin kararlarına uymak zorunda olduğuna dikkat çekiyor. “Sözlük” formatlı site 2011 yılında din ile ilgili paylaşımda bulunan 50 “yazarının” (içerik sağlayıcı kullanıcı) bilgilerini yetkililerle paylaştığı için tepki çekmişti. IP adresleri paylaşılan yazarların bir kısmı evlerinden polisle alınmış, bir kısmı ifadeye
çağrılmıştı ve “halkın bir kesiminin dini değerlerini aşağılama” iddiasıyla
itham edilmişlerdi.
Ekşi Sözlük yazarlarının IP adresleriyle evlerinden alınması internette “mahlas” kullanılarak “anonim kalmanın” mümkün olup olmadığı konusunu da gündeme getirmişti. Bilhassa 2013 yılında Türkiye geneline yayılan hükümet karşıtı protestolara dönüşen Gezi direnişinin ardından sosyal medya hesaplarına yönelik soruşturma ve kovuşturma uygulamaları da dikkat çekmeye başladı.
‘Mahlas’ internette koruma sağlamıyor
Koç mevzuat hükümlerine ve usulüne uygun veri tutulup, mahkemelere ve savcılıklara gönderildiğinde; özellikle ilgili IP numaralı tarih ve saat verisi sayesinde o an hangi kullanıcının o IP numarasını kullandığına dair bir bilgiye ulaşılabildiğine dikkat çekiyor. Diğer bir deyişle “mahlas” ile internette var olmak tek başına bir koruma sağlamıyor.
Koç bununla birlikte Türkiye’de emniyet güçlerinin kullanıcılara ait kişisel bilgileri savcılık izni olmaksızın pek çok Türkiye menşeli şirketten elde edebildiklerini, bazı şirketlerin IP numarası gibi kişisel trafik verilerini kanuni süreyi aşacak şekilde saklayıp yetkililerle paylaştıklarını, bazı mahkemelerin de bu hukuka aykırı elde edilmiş bilgileri delil olarak kabul ettiklerini ekliyor.
“Mahremiyetin korunması için mevzuat yeterli değil”
“Mahremiyetin korunması mevzuatın yanı sıra mahremiyet koruma teknolojilerini gerektirir” diyen Koç, “tamamen bilgisayarlaşmış bir toplumda”, mahremiyetin ciddi bir tehlike altında olduğunu, sadece mevzuat ile korunamayacağının, sitelere üye olunurken verilen “izinlerle” mahremiyetin çoktan ihlal edildiğine dikkat çekiyor:
“Sosyal medya uygulamalarının sistemlerine giriş yaparken bilgilerinizin paylaşılabilir olduğuna razı geldiğiniz için, bu paylaşım ve bilgi toplama her profil açısından sağlanmış oluyor.
Bu tür site ve uygulamalarda bizi bekleyebilecek iki tehlike var: bilgilerimizin site kullanıcıları tarafından ulaşılabilir olması ve bilgilerimizin site yönetimi tarafından üçüncü kişilerle paylaşılabilir olması ki bu ihtimal, bu tür uygulamaların sistemine girerken kabul ettiğimizi beyan ettiğiniz hususlar arasında yer aldığı için yapabileceğimiz bir şey yok. Gizlilik Politikası sayfasında, bilgilerinizin üçüncü kişilerle; servisin takdimi için zorunlu olması halinde, hukuken istenmesi halinde, kullanıcının izni olması halinde paylaşılabileceği öngörülmüş diğer bir husus olarak göze çarpıyor.”
“Sosyal medyadan tamamen uzak durmak gibi artık günümüzde pek de mümkün olamayacak Richard Stallman'cı "uç" tepkiler halka temelde çözüm olmayacaktır” diyen Koç, internetin “bilinçli kullanım” gerektirdiğini, kullanıcıların basit önlemleri alarak, mümkün olduğunca az ve kişiye özel olmayan nitelikteki bilgileri paylaşarak, internet sosyalleşme ağındaki yerlerini koruması gerektiğini söylüyor.
“Hala GNU/Linux tabanlı işletim sistemlerine geçilmedi”
“İşinizi ve itibarınızı tehlikeye atmadan bilgisayar kullanmanın yolu GNU/Linux tabanlı işletim sistemlerinden geçiyor” diyen Koç, yazılım uzmanlarının Windows sürümlerinden kişilerin güvenlikleri ve sağlıklı çalışma yapabilmek için uzak durmaları konusundaki uyarılarına rağmen, devlet dairelerindeki memurların, avukatların, hâkimlerin, savcıların kullandığı bilgisayarlar halen ücretsiz olan ve güvenlik açığı bulunmayan işletim sistemlerine geçmediğine dikkat çekiyor.
“Anonimlik alışkanlığı kapalı toplumlar yaratmanın bir yolu”
Son olarak anonim kalarak yani kimlik bilgilerini gizleyerek internette var olmaya ilişkin “Anonim olarak fikir beyan etme alışkanlığının yaygınlaşması içine kapanık toplumlar yaratmanın başka bir yolu” diyen Koç, bir taraftan kişilerin içerikten zarar görmesini engellemeye çalışmanın, diğer yandan anonim kalma hakkına saygı göstermeye çalışmanın oldukça hassas bir denge gerektirdiğini söylüyor ve ekliyor:
“Bu hassas terazinin dengeleri egemen olanın lehine işlerse, fikirlerin özgürce çoğalamadığı bir gelecek dışında bir şey elde edemeyiz. Birilerine hakaret etmek ya da yasa dışı yayın yapmak amacıyla olduğu kadar kamu yararı adına da anonimliği savunan çevreler var. Söylenemeyenleri dillendirebilmek, baskıcı rejimlerde topluma ışık tutmak için bugün itibariyle çok gerekli olduğunu düşündüğümüz isimsiz yazı yazabilme hakkına umarız ki gelecekte gerek kalmaz ve dünya yeterince şeffaf olur.”
Serhat Koç hakkında
Avukat. Bilişim sektörüne ilişkin hukuksal risk analizi, veri koruması, internet hukuku, sosyal medya, oyun hukuku, fikri haklar ve elektronik ticaret hukuku alanlarında çalışıyor. Üniversitelerde ve çeşitli kurumlarda öğretim görevlisi olarak Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku ve Bilişim Hukuku derslerini veriyor ve de ulusal ve uluslararası akademik yayın ve konferanslarda yazı ve konuşmalarıyla yer alıyor. Creative Commons Türkiye’de, Türkiye Bilişim Derneği’nde, Internet Society Türkiye’de, İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu’nda ve OYUNDER Hukuk Danışma Kurulu’nda da görev alıyor.